Şu anda dünyada da yaygın olan homeschooling, yani 'Ev Okulu' sistemlerinin Türkiye'deki ilk oluşumu olan Ev Okulu Derneği'ni kurarken söylemimiz şu oldu: 3 şey var ki bir başkasına havale edilemez, tamamıyla devredilemez. Birincisi; sağlık. Doktor var, hastane var diye sağlığınızı ihmal edemezsiniz. "Kendi doktorunuz olun" denilir hatta. İkincisi; güvenlik. Polis var, emniyet var diye güvenliğinizi ihmal edemezsiniz. Aracınıza alarm, apartmanınıza güvenlik kamerası taktırırsınız. Üçüncüsü ve hepimizi ilgilendiren başlıksa; eğitim. Öğretmen var, okul var diye evde eğitimi ihmal edemezsiniz.
Hepiniz zaman zaman şunu duymuşsunuzdur: 'Bugünkü başarımı lisedeki matematik öğretmenime veya sınıf öğretmenime borçluyum, o beni keşfetmeseydi bugün bu konumda olamazdım'. Hoş ve naif bir cümle gibi gözükse de beni üzen ve korkutan bir tarafı vardır bu açıklamaların ki o da şudur: Ne yazıktır ki o kişiyi, doğuran, büyüten her ihtiyacına koşan, gece gündüz yanında olan anne ve babası keşfedememiş, yeteneklerinin farkına varamamış ve bir öğretmen fark etmiş. Maalesef ebeveynlerimizin önemli bir çoğunluğu, çocuklarının gelişmiş olduğu yönleri ve geliştirilmesi gereken yönleri konusunda bihaberler. Zaman zaman yayınlanan istatistiki çalışmalarda çöpe giden ekmeklerden, dökülen peynirlerden bahsedilir. Peki ya heba ettiğimiz beyinlere ne demeli? Hakkıyla kendisinden istifade edemediğimiz yeteneklerinden faydalanamadığımız o kadar çok çocuk ve gencimiz var ki...
Bana göre ev, eğitimin merkezidir. Her evin aynı zamanda bir okul misyonu vardır ve eğitim evde başlar. Çocuklarda dikkat ve zeka becerilerinin geliştirileceği ana mecra da evdir. Zeka gelişiminde kalıtımın ve çevresel faktörlerin payını inceleyen son araştırmalar yüzde 40'lar civarında çevresel faktörlerin etkili olabileceğini gösteriyor. Yani bebeğin anne rahmine düştükten sonraki her şey neredeyse yarı yarıya etkiye sahip. Ne büyük bir oran!
Çocuğunun dikkati gelişmiş, zihinsel olarak iyi seviyede sağlam bir düşünme ve problem çözme becerisine sahip bireyler olmasını hedefleyen ebeveynlerin yapabileceği minik ama çok önemli dokunuşlar var. Bir yazıya sığamayacak büyüklükte olduğundan maddeler halinde sıralamak isterim.
Sözcük dağarcığı, kelime haznesi ile zekanın doğrudan ilişkisi var. Evde çocuğun kelime dağarcığını geliştirecek çalışmalar önem arz eder. Bebek henüz anne karnındayken bile babanın ve annenin bebekle konuşması doğru bir yaklaşım olacaktır. Havalimanı yakınında evi olup da hamileliğini geçiren annelerin bebeklerinin, büyüdüklerinde uçak sesini duyduklarında stres düzeylerinde düşme olduğu hakkındaki bir çalışmayı hatırlatmak isterim. Bebeğin emzirilirken annenin göz kontağı kurarak konuşması yerinde bir davranış olur. Özellikle okul öncesi dönemde anne ve baba -mümkünse sırayla- çocuğa günlük masal ve hikaye OKUMALILAR. Anlatmadan ziyade kitap okunmasını tavsiye ediyorum. Böylelikle masal ve hikayeleri dinleyen çocuk bir yandan şunu düşünür: "Demek ki dinlediğim bu masal kahramanları; Keloğlanlar, Nasreddin Hocalar, Hacivatlar, Karagözler... şu iki kapaklı kartonun içinde. Ben de ilk fırsatta okumayı öğrenmeliyim".
Yani esasında kitap okuma aşkı daha çok okumaya geçmeden, okul öncesi dönemde kazandırılmış olur. Ebeveynin çocuğa kitap okuma seanslarında;
- Sen Keloğlan'ın yerinde olsaydın başka ne yapardın?
- Sence Keloğlan ne hissetmiş/ne düşünmüş olabilir?
- Anlatımı bir yerde durdurarak; Sence bundan sonra ne olmuş olabilir? Gibi yönergeler düşünme becerilerini aktive edecektir. Kitap okuma alışkanlığı kazandırmak birinci önceliğiniz olmalı. Günlük 30 dk. kitap okuma alışkanlığını 1. sınıftan kazanmış bir birey üniversite mezuniyetine kadar 2 bine yakın kitabı bitirmiş olacaktır.
Evde çocuğa klasik ve klişe sorulardan farklı yönergeler vermek önemli.
- Sence buzul çağında yaşıyor olsaydık, hayat, okullar, çevremiz nasıl olurdu?
- Balinalar dile gelseydi bize ne söylemek isterdi?
- Ekmeğin arasına elma koyarak tost yaparsak sence tadı nasıl olurdu?
- Geceleri çalışıp gündüzleri uyuyor olsaydık nasıl bir dünya olurdu?
- Atık malzemelerden bir maket yapmak istesen ne yapardın?
- Sen bir koltuk olsaydın üzerinde oturan insanlara neler derdin?
Gibi onları düşünmeye sevk edecek sorular sorulmalı.
- Ev ortamı, çocuğun dikkatini dağıtacak şekilde dağınık olmamalı, odası ve duvarları sade olmalı.
- Bazen sağıyla yapacağı işleri soluyla, soluyla yapabileceği işleri sağıyla yaptırmayı deneyin.
- Okuldan eve gelip giderken her gün yeni yollar deneyin ve etraftaki şeyler hakkında tartışın.
Çocukların sıradışı ve bize farklı gelen ifade ve hareketlerinde "Gerçekçi ol, Ayakların yere bassın, İcat çıkarma, Bulutların üstünde uçma" gibi ifadeler yerine "Bu bana çok farklı geldi, biraz anlatır mısın? Orijinal bir düşünce etkilendim, Peki bu hayalini nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsun" gibi ifadeler çok daha sağlıklı olacaktır.
Adres:
Nene Hatun Mahallesi Yaver Sokak No55 Arnavutköy / İSTANBUL
Telefon
02125976515